21 Haziran 2007 Perşembe

kendi gitti adı kaldı yadigar

her sabah uyandığımda sigarayı bırakmak istiyorum, rejime başlamak, belki biraz spor yapmak, sevgilimi arayıp her şeyin güzel olacağını söylemek...

birde zamanı geri almak istiyorum

20 Haziran 2007 Çarşamba

There is no spoon!....

Böyle bir başlık atıp bırakmışım bir süre önce. Ne yazacağımı hatırlayamadım. Sunny Spoon vardı yıllar önce TRT 4'de. Severdim küçük bir çocukken. Hatırlayan varsa onlarda sevmişlerdir mutlaka. Yıllardım biriktirdiğim geresiz bilgilerden biri işte. Beynimde bayağı yer kaplıyorlar. Bir ara formatlamak gerekecek diye korkuyorum

geçmiş...

bunların hepsi sayiklamalar.com da yayınlandı. şimdi yenibir yere ihtiyaçları var

senden cesur allah var
19 Temmuz 2004 Pazartesi, 13:26

yazdıklarımı kimseden saklamayacağım artık. eski sevgilim,sevgilim aşık olduğum kadın, herşeyim, arkadaşlarım, ailem yazdıklarımı bilecek. belki daha kolay olur şimdi yazmak. artık kaçmıyorum. bu bile yeterince cesurca gelmiyor şu an. nede olsa kendi isteğimle askere gidiyorum.

sen ve ben (episode 4)
21 Temmuz 2004 Çarşamba, 15:47

birinin bu işi yapması gerekiyor. ben yapmasam başkası mutlaka yapacaktır ama benim yapmam sanırım en doğrusu. böyle rahat konuştuğuma bakmayın o kadar da kolay bir karar değil birinin canını almak. ruhumdaki tüm acıyı onun bedeninden çıkarmak. Ama adalet için gerekli bu. BÜtün hayatımı mahveden bu adamın sadece bana yaptıkları bile en insaflı tanrının gözünde günahtır.Oysa ki ben bir insanım.sevgilim beni terk etmiş okuldan atılmıştım. Arkadaşlarım beni aramıyor diye üzülemiyordum bile, yıllardır bir tek arkadaşım bile yoktu. sadece o sebep olmuştu bunlara. bense daha birkaç yıl öncesine kadar gelecek vaadeden bir sinema öğrencisiydim; bırakın bu ülkeyi dünya çapında büyük bir yönetmen olmayı hayal ediyordu. Oysa şimdi sinema fikri bile bana acı veriyor.
Cinayet aklımdan geçen ilk çözüm değildi kuşkusuz. Hatta o zamanlar hiçbir şey düşünmemeye çalışıyordum.Tüm gün televizyon seyrediyordum. uzaktan kumanda tüm ağrı kesicilerden etkiliydi. Geceler ve günler boyu üstünden hiç kalkmadığım iki kişilik kanape sevgilimin kollarından bile rahattı bir süredir.
sonra kabuslar başladı. daha önce gördüklerime hiç benzemeyen kabuslar.

annem ve babam”a
26 Temmuz 2004 Pazartesi, 16:51,
niye bütün anne babalar kendi çocuklarının yeryüzünün en akıllı, en güçlü, en sevimli çocukları olduğunu düşünür doğduklarında. çocuğun oyun oynayışı da küfretmesi de zekasının en büyük göstergesidir. oysa ki bu asılsız beklentidir çoğumuzun kendine güvensiz bir zavallı gibi hissetmesinin sebebi. mahallede yediğimiz ilk dayak, ortaokul yıllarında ki bir zayıf not, süslü bir kızdan duyulabilecek olan bir hayır. üniversitede en iyi bölümlerde okuyamamak, iş bulamamak. bir noktada mutlaka yıkılıyor insan; hiç bir şey yapmak istemiyor.
hurilerimiz, annelerimiz ve azraillerimiz, babalarımız!
bilin biz sizden hiç farklı değiliz. sizin yapamadığınız hiçbirşeyi yapabilecek gücümüz yok. Yaptığınız tüm hataları yapacak kadar insanız biz de. çocuklarınızdan siz olmamalarını beklemeyin. Belki o zaman siz de daha mutlu ölürsünüz, biz de.


Hayatın anlamı
26 Temmuz 2004 Pazartesi, 17:09
satranç üzerine kurgulanmış kitapları da filmleri de sevmem. sadece zeka ve strateji neye yarar ki hayatta. Batının aydınlanmacı düşüncesi ise bunun üzerine kuruludur. Bu yüzden ki doğunun elinden tavlayı değilde satrancı almışlardır.
yaşamın üzerine kurgulandığı oyun ise sadece tavla olabilir. hem rakibin hem de seyirciler yaptığın her hareket üzerine yorum yaparlar. tıpkı arkadaşlarının, annenin babanın, sevgililerinin yaptığı gibi.
oyunu iyi bilmek de yetmez hiçbir zaman. şansın yardım etmek zorundadır. ne kadar iyi olursanız olun şansınız yaver gitmeyebilir. zarın iyi gelmesi değildir şans sadece, karşındakinin yaptığı hatalar da aynı derece önemlidir. bir ahmak bile zaman zaman kazanabilir bu basit doğülu oyunu. o üstün bilgi ve zekanız yerlerde sürünür. sizden iyilerle oynarken kazanmak ise hepsinden güzeldir. bir ömür boyu hatırlanır.

count-dawn
05 Ağustos 2004 Perşembe, 15:49

168 saat dedim. daha çok sarılırız dedi. ya sonrası dedim. daha çok sevişiriz dedi. seni çok özledim dedim. hele bir git dedi.
gidip de dönememek, gelip de görememek var

4,,3,,2,,1
15 Ağustos 2004 Pazar 16:00

Tam 4 koca gündür askerim...
henüz ağlamadım...
her şey yolunda.

5..4..3..2..1
16 Ağustos 2004 Pazartesi 13:54

Tam 5 koca gündür askerim...
henüz ağlamadım...
her şey yolunda.

kısa süreli hafıza kaybı
17 Ağustos 2004 Salı, 13:55

her gece onlarca rüya görüyorum. hiçbirini hatırlamıyorum. yat.sus. uyu.


hafıza kaybı
18 Ağustos 2004 Çarşamba, 20:09

anımsıyormusun?
HAYIR KOMUTANIM

şimdi ve burada
20 Ağustos 2004 Cuma, 20:02

benim tanıdığım saatlerde hayat çoktan başlamıştır. Sanırım bu nedenle az sayıdaki karşılaşmalarımızda sabahın 5′ini selamlarım bir de vitrinini temizleyen börekçileri, eve dönen sarhoşları, hızla geçen arabaları. minibüslerinde uyuyan polisleri selamlamam sadece, onlardan korkarım.

kim bilir bir gün…
21 Ağustos 2004 Cumartesi, 15:54

garip bir yer burası. korkunç, usanç verici ya da dayanılmaz diyemem. cok hızlı uyum sağlanıyor öncelikle. bir bardak toz içecek icin on dakıka sıra beklemek oldukça makul geliyor insana, ya da yarım saat kıpırdamadan beklemek. koşmak son derece sıradan, bağırmak ve ya bağrılmak da. silahlı insanlar görmek ise en sıradan sey. dediğim gibi garip bir yer ama insan çabuk uyum sağlıyor.

…karşılaşırız
25 Ağustos 2004 Çarşamba, 21:13

-saçlarını kestirmişsin
-güzel olmuş mu?
-
-olmamış mı?
-farklı göstermiş seni
-çok değiştim görüşmeyeli
-bunu sen bilemezsin ki
-
-Değişmiş olamazsın. Hala çok seviyorum seni

,,,
09 Eylül 2004 Perşembe 21:34

çokca zamandır askerim.
hala ağlamadım.
ağlayacak yerim yok ki!

,,,,
24 Eylül 2004 Cuma 17:22
-uyan uyan sabah oldu

ara…
26 Ekim 2004 Salı, 17:32

-biraz bekler misin?
-acelem var.
-işin ne, bekle biraz.
-bekleyemem diyorum. biraz anlayışlı ol lütfen.
-iyi git, sonra gelirim ben.
-sonrası yok. beklemek taşı bile ufalıyor.

hakan şükürün penaltı anındaki endişesi
26 Haziran 2005 Pazar, 10:36

-döndün mü?
-daha değil
-ne zaman geleceğin belli mi?
-kim bilebilir ki
-gelecek misin?
-umarım
-çabuk dön ne olur
-çalışırım
-gözüm yollarda kaldı
-üzme kendini
-gelirken bir de ekmek al karnım çok acıktı
-içecek bir şey istermisin

yabancılaşma
22 Aralık 2005 Perşembe 14:33

defalarca portakal demeyi deneyin üstüste.
portakalportakalportakalportakalportakalportakal
portakalportakalportakalportakalportakalportakal
Bir anlamı var mı şimdi?

silinenlere dair
13 Şubat 2006 Pazartesi, 16:52

scripta volant, verba manent…
bazen de yazı uçar;söz kalır

bir romanın ilk paragrafı
28 Mart 2006 Salı, 15:40

hatırladığım sadece derin bir karanlıktı. sonra yavaş yavaş dağılmaya başladı. keşke hep karanlık kalsaydı dedim içimden. dehşet hiç bir ayrıntısı kaçırılmasın diye aydınlığın içinden bağırıyordu benim yerime.

::::;
04 Ağustos 2006 Cuma 16:53

-bir insanın hayatı için kaç kişiyi öldürebilirsin?
-
-yanılmamışım demek ki.

arz-talep dengesi
08 Ağustos 2006 Salı, 16:52

insanın hayatı pamuk ipliğine bağlı olduğunda fahiştir o ipliğin fiyatı.