29 Aralık 2008 Pazartesi

Uykudan Önce

uzun zamandır görmediğim bir rüya geldi aklıma, şu son derece şişman vucudumla bir balondan daha hafif olurdum. süzülerek yol alırdım.

Neyse bu rüyanın anlamı hayatımda bir yer işgal etmiyor artık sanırım

12 Aralık 2008 Cuma

death on two legs

İntihar etmek isteyen insan hayatındaki tüm zayıflıkları kesip atmak ister ama unuttuğu nokta şudur ki yaşamamızı sağlayan herşey zayıflıklarımızla yapışıktır ve intihar edenin elleri öyle titrer ki iç organlara zarar vermeden bu hassas ameliyatı hatasız gerçekleştirmek mümkün değildir.

2 Aralık 2008 Salı

Hayatta hep doğru olanı yapmaya çalıştım, kimseyi kandıramadım, kimseye acı çektiremedim kendi mutluluğum için.
Benden şikayeti olan varsa söylesin yaptıklarım onlar için daha iyi olmadıysa. Ben iyi bir adamım ve ne kadar üzülsem de hep böyle kalacağım.

1 Aralık 2008 Pazartesi

İşçi olmasaydın ne olmak isterdin ?

-herşeyden anlamak isterdim

-en güzel ritmi bulmak isterdim

-en iyi dalgıç olmak isterdim

-en güzel filmi çekmek isterdim

-en uzağa gidip çabucak dönmek isterdim


-en güzel yemeği yapmak isterdim

-en güzel şarkıyı yazmak isterdim

-New york sokaklarında sevmeyi iş edinmek isterdim

adına da derler seks

Ne güzel demiş bahadır bey kalbi kırıkların ilacı sevişmektir diye.

http://dayakistiyorum.blogspot.com/2008/11/sevgi-deryas.html

27 Kasım 2008 Perşembe

Ölüm Allah'ın emri, ayrılık olmasaydı

13 Kasım 2008 Perşembe

funeral for a friend

Yeni bir hayata başlamak için yeni sözcüklere ihtiyacım var.
Sevişmek için, Aşk için, Bursa için, Mutluluk için, Aile için ama en önemlisi Leyla için yeni bir sözcük bulmalıyım.

Peki yeni bir hayat istiyor muyum?
Hayat hep güzel gelmiştir kulağıma

10 Kasım 2008 Pazartesi

6 Kasım 2008 Perşembe

sevecen

Yorgundum ve seni özlemiştim. Apartman kapısına bırakılmış faturalara baktım önce ve yukarı çıktım.
Ayakkabılarımı çıkarırken duydum miyavladığını. İçeri girdik beraber. O sütünü içerken ben de kendi yemeğimi ısıttım mikrodalgada.
Konuştuk sonra biraz. daha fazla duramızdı evde. O yüzden kucağıma alıp dışarı bıraktım.

Beni de en azından arada sırada evine alıp saçlarımı okşayacak biri olsa diye düşündüm sonra.

27 Ekim 2008 Pazartesi

welcome home

Hoşgeldik hepimiz. Neyse ki bu saçmalık kısa sürdü

22 Ekim 2008 Çarşamba

Hit The Road, Jack

Yaklaşık 24 saattir uyumamıştım ve yollardaydım. Ama göz kapaklarım yok gibiydi, hiç kırpmadım gözlerinin içine bakarken.




Herkese anlatamasam da anlatacak bir hikayem var yukarıdaki cümleyle başlayan. Kim bilir belki bir gün cesaret ederim soruları cevaplamaya.

11 Ekim 2008 Cumartesi

stronger than pride

Uyu,
Yazın belki de son güneşi bu.
Uyu,
Tenine sinsin denizin kokusu.

5 Ekim 2008 Pazar

happiest day of our lives

Sana bir teklifim var. Beraber geçirdiğimiz en mutlu anların bir listesini yapıp okuyalım birbirimize, sonra sarılıp başka anlar ekleyelim bu listeye.

living well is best revenge

bir an baktı, dudakları bir şey söylecekmiş gibi kıpırdadı ve sonra hafifçe güldü. Bana söyleyemeyeceğin bir şey olmamalı dedim.

-bunu hak edecek, beni böyle sevmeni hak edecek ne yaptım.

diye cevapladı.

-bunun hak etmekle ilgisi yok. senin için yaptığım her şeyi kendi mutluluğum için de yaptım ve bu böyle devam edecek.

26 Eylül 2008 Cuma

Highway to Hell

Kapıyı vurup çıktım bir daha o eve dönmemek üzere. Git dememişti ama önemli olan gitme dememesiydi. Eğer bakmak isterse görebileceği bir banka oturdum. Bir sigaradan fazlasına ihtiyacım vardı ama elimdekiyle yetindim.

Yarım saat içinde beni, en mutlı günlerimi geçirdiğim ama asla sevemediğim bu şehirden koparacak otobüse binmiştim. Doğduğum şehrin havasını içime çektiğimde ise burayı çok sevdiğimi ama asla yeterince mutlu olamayacağımı biliyordum.

25 Eylül 2008 Perşembe

gittiğin yerde mutlu ol

Fuat Söylemez öldü. Kim olduğu önemli değil, iyi bir adam olduğunu, bildiğim kadarıyla kimseye isteyerek zarar vermediğini, daima gülmek için bir sebep bulduğunu, dolu dolu yaşadığını ve ölürken yaşamı için mutlu olduğunu bilin yeter. Ben de bundan biraz daha fazlasını biliyorum onun hakkında ama birini sevmek için bu kadarı yeter de artar bana.

19 Eylül 2008 Cuma


Önümüzdeki bir sene boyunca ve canım sıkılırsa ondan sonraki bir sene daha yaşım 30 bugünden itibaren.

İyi ki doğmuşum yoksa kimi severdi annem.

Bugün için en önemli planım eski doğumgünlerimden elimde kalan birkaç hediyeyi bir araya koyup o günler için beni düşünen herkesi tekrar hatırlamak. Bir de çıkıp kendime bir hediye beğenmem lazım. Kaç gündür düşünüyorum bulamadım hala ne alacağımı. Yok şunu beğenir miyim, yok bu biraz ucuz mu gözükür, çok güzel ama biraz pahalı buna değer miyim. İnsanın kendine hediye alması çok zormuş. İnsan yaşadıkça neler öğreniyor.

17 Eylül 2008 Çarşamba

shiny happy people


Belirtmeliyim ki kendi keşfim değil. Ben okurken çok normal geliyordu hatta ama çevremde blog yazan neredeyse herkesin profilinde bir kafa karışıklığı lafı ya da aynı minvalde başka cümleler varmış. İnanmadım bir daha kontrol ettim tamamıyla doğru.

Kabul etmeliyim ki yakınımdaki insanlarla bir çok açıdan benzediğim için onlar yakınımda ama bugünden itibaren profilimi değiştiriyorum. Kafam karışık olsa da bunu bir ön kabul olarak görmek istemiyorum

16 Eylül 2008 Salı



yaşlılıktan ölmeyi hayal etmek bir inek için ne kadar imkansız.





Damien HIRST

"mother and child divided"

14 Eylül 2008 Pazar

I'd love to change the world but I don't know how to do

bir hafta sonra geleneksel doğumgünü kutlamalarımın 29'uncusu gerçekleşecek. Şenliklere zaman zaman katılım fazla olsa bir süredir beklenen ilgiyi görmüyor. bu senenin önemi oldukça büyük. doğduğum günün tam 29 sene geçti ve 30 olmadan yapmak istediğim kimi işler var. hayatımı var olan düzeninden çıkarıp geri kalan ömrümde istediğim hale soksam fena olmaz. Şimdilik herşey yolunda gidiyor bunun için. Biraz daha çaba göstermem gereken bir-iki konu kaldı.

9 Eylül 2008 Salı

working class hero

Bizden daha zengin insanların evlerine bakıyorduk. Böyle bir evde yaşamak ister misin dedi ve ben cevap vermeden devam etti.
-Bunu istediğini sanmıyorum". İstemek zorunda olduğunu hissediyorsun sanırım ama
zorunda değilsin ve seni rahatsız eden de bu. Ama bütün bunlara yalnızca sen karar
vereceksin.
Sanırım öyle diye cevap verdim içimden" "Böyle bir yaşamım olamayacağı için kendimi dışlanmış hissettim, hatta böyle bir yaşamı istemediğim için daha da dışlanmış hissettim. Meselenin büyük kısmı bundan ibaret dedim kendi kendime.
-efendim, anlamadım.
- yemeği dışarda yiyelim mi bu akşam dedim. Hatta bir şişe de şarap söyleriz yanında.

2 Eylül 2008 Salı

stairway to heaven


yorgundun ama 4 katın merdivenlerini koşarak çıkmama engel değildi bu. defalarca çıkmıştım ama bu sefer daha heyecanlıydım öncekilerden. Kalbim tırmanmaya başlamadan öncede yeterince hızlı çarpıyordu. Şu an bile heyecanlanıyorum hatırlarken.
Durdum nefesimin düzelmesini beklemek için ama bekleyemedim, elimdeki nergisleri kokladım ve arkama sakladım; sonra da zili çaldım.
Görmeyi umduğu son kişi bendim kapıyı açtığında oysa hep demişimdir "Kim O" diye sormadan kapı açılmaz. Nefesini içimde hissettiğmde çiçekleri sımsıkı tutuyordum hala.

1 Eylül 2008 Pazartesi

A Hard Rain's Gonna Fall

Günlerdir bekliyordum yağmuru, kokusunu alır almaz dışarı çıktım. Br sigara yaktım ve ateşin suyla savaşını seyrettim bir kaç dakika ve daha derin çektim içime dumanı ziyan etmemek için.
Damlalar içime işlesin, içimdeki pisliği temizlesin diye biraz daha bekledim.

En son ne zaman yağmur yağmıştı diye düşündüm. İçim kapkara olmuş o günden bu yana.

29 Ağustos 2008 Cuma

Come on Şehrazat, we're going away

Sil baştan yeni bir hayata başlamak mümkün değil. İster saçlarını kestir, ister telefonlarını kapa, ister arkadaşlarını bir daha hiç arama...
Geçmişte yaşanmış her şey istemesen de yanında gelir.

28 Ağustos 2008 Perşembe

last dance with Mary Jane

uyuştur beni,
bit ve yeniden büyü topraktan sonsuza dek.
uyuştur beni,
ben tekrar gülene dek,

27 Ağustos 2008 Çarşamba

nobody's fault but mine

-ne kadar zaman alır insanın birinin yanında kendi gibi olması?
-ben hep olduğum gibiyim
-asla tanıdığım sen olamayacaksın bundan böyle

I put a spell on you


-bende kalan eşyalarını topladım şimdi, alabilirsin yarın
-teşekkür ederim.
-bir gömlek, hani siyah kısa kollu olan , saatin, CD'lerin, kitapların da var.

- bir de ...yeni biri var hayatımda
- mutlu musun?
-tek soru bu mu soracağın?
-mutlu musun?
-merak etmiyor musun? Niye sen değil de o var şimdi
-Cevabını biliyorum, mutlu musun?
-hiç olmadığım kadar değil belki, ama mutluyum.
-Rica etsem sana verdiğim mutsuzluğu da koyabilir misin o pakete?

22 Ağustos 2008 Cuma


kendilerini ifade etmesi ne kolaydır boş kağıtların.

17 Ağustos 2008 Pazar

ayrılanlar için

nihayet ağladım........

hıçkıra hıçkıra, koca bir adam nasıl ağlarsa.

12 Ağustos 2008 Salı

from los angeles california,,,,,, THE DOORS

YA çocukların annelerine duyduğu sevgiyi kıskanan babaysa, ya çocuk babanın sürekli kendini kıskanmasını kaldıramıyorsa ki o boyutta ve yaşta bir canlının kendisinin kat kat büyük birinin baskısını ruhsal sağlığı bozulmadan taşıması kolay değildir; bütün bu delirmeler, babayla yaşanan gerilimler kavgalar babalarımız annelerimizi başka bir erkekle paylaşmak istemediği içinse...
Belkide sorun ödip'te değil LAOIS'tedir

2 Ağustos 2008 Cumartesi

kömür madenleri rahimleridir dev zenci kadınların.
ömürleri kısa yüzlerce çocuk doğururlar her akşam.

1 Ağustos 2008 Cuma

it ain't over till it's over


Dün geceye kadar bittiğini anlamamıştım. Şimdi biliyorum ve kabullenmem gerekiyor sadece. Ve sen her zaman ki ikna edici hiç bir şey söylemiyorsun.

Tabancam tutukluk yaptı ve çekiçle çakmak zorundayım şimdi kurşunu.

25 Temmuz 2008 Cuma

gözümü açtım gördüğüme inandım

gözlerim kapanıyor, midem bulanıyor ve karnım ağrıyor.
Kırgınım, üzgünüm ve kendimi aldatılmış hissediyorum.
Hayal kırıklığına uğradım.

Dün gördüğüm rüyayı gerçek sandım ve biraz ağır geldi sanırım.

ne kadar zaman geçti - hardal'dan dinledik

bazen hiç bir şey yapmadan beklamek gerekiyor sanırım. Tamam hiç bir şey yapmadan olmaz, durup toprağı dinlemek havayı koklamak lazım. Şu andan daha doğru bir an mutlaka vardır. Ya da zaten olmayacaksa başka bir şey gelir başına beklerken.

Bilmiyorum işte; belki de hızlı kararlar alıp uygulamak gerekir. Alınmış yanlış karar alınmamış karardan iyidir. Asla uygulayamazsan neyin doğru neyin yanlış olduğunu nereden bileceksin.

Arası da bulunabilir, seni hedeflediğin yere götürecek doğru an gelene kadar dengeyi bozmayacak ufak kararlar alınabilir ve doğru an geldiğinde geride eksik bir şey bırakmamış olursun.

Kafam çok karışık. ne yapsam nasıl yapsam olmuyor

tribute to ezginin günlüğü

teşekkür ederim bana yaşattığın her şey için. Ne çok şey değişti yıllar içinde. Çocuklar büyüdüler çoktan, ağaçlar artık gölgesinde uyunacak kadar ulu, , kuşlar defalarce gidip geldiler göğü ve o gün doğan kedilerin çoğu artık ölü. odalar değişti en çok, yastıklar ağır ağır çöktü, duvarlar sarıydı o zamanlar ve yazılanların hepsi kayboldu


Değişmeyen tek şey yokuşlardır ömür boyu.

10 Temmuz 2008 Perşembe

Pink Floyd grubundan dinliyoruz.

şu on dakika geçsin diye bir saattir saatlere bakıyorum; sadece 2 dakika geçti henüz.

24 Haziran 2008 Salı

beni bekleme kaptan

hayatım boyunca çalışmadan yaşamanın yolunu aradım. Belki, o yüzden yorgunumdur.

23 Haziran 2008 Pazartesi

masal masal içinde

Elime tırmanıp yeni ufuklara açılan karıncanın akıbetini merak ederken, cumartesi gün bir karıncayı daha elimde dolaşırken buldum. İlkini bıraktığım yere saldım onu da. Umarım birbirlerini bulmuşlardır. Kral karınca en yakın arkadaşını görünce ağlamış ve koşarak sarılmıştır belki ona.

18 Haziran 2008 Çarşamba

playing god

Ben kimim ki tanımadığım bir insanın karnını doyurayım. Nasıl karar verebilirim kimin tok kimin aç yatacağına. Zengin olayım, 3-5 çocuğa burs vereyim, şehrin bir köşesine aş evi kurayım ya da körlerin hayatını kolaylaştırmak için uğraşayım. Diğer mahalledeki açlara, sağır dilsizlere, yoluma çıkmayan dilencilere karşı hiç sorumluluğum yok mu?

16 Haziran 2008 Pazartesi

85%

bir karıncayı yuvasından alıp onun boyutları için gerçekten uzak bir alana bıraksak geri dönebilir mi? ya da orada yeni iş arkadaşları mı edinir. Belki de civardaki işçiler onu aralarına almazlar yada kendi krallığını kurar. yeni bir yuva yeni bir başlangıç. Ne de olsa o çok gezmiş maceracı ve sırf bu yüzden karizmatik bir karıncadır artık. En güzel senaryo bu sanırım.
Karınca olmak hiç de kolay değil kanımca.

1-2-3 yetmez

Futbolun politik doğrulukla uzaktan yakından alakası yok. Maalesef herkes bir Tugay Kerimoğlu değil.
Fatih Terim mahallenin bakkalı olsaydı alış-verişten itina ile imtina ederdim. Volkan komşum olsa çoktan kavga etmiş ve tahminen fena bir dayak yemiş olurdum. Emre Belozoğlu için söylenecek çok şey var ama ayıp olur.
Fakat gol olunca seviniyorum işte, Taraftar değilim ama taraf tutmayınca spor çok da eğlenceli değil.

27 Mayıs 2008 Salı

Dünyanın En İlginç Hayvanları

Dünyanın en hızlı koşan, yüzen, uçan hayvanları olarak bilinen canlılar için yeryüzünde bir tek rakip vardır. Varlığı çok az kişi tarafından bilinen bu hayvanın bu özelliği doğadaki görevi ile kıyaslandığında o kadar önemsiz kalır ki, Kolombiya’dan Çin’e kadar yayılmış az sayıdaki araştırmacı da olmasa (aslında sadece iki kişi olan araştırmacılardan Çin’de yaşayan Cherry Tsang ölüm döşeğinde ve o öldüğümde yazacağım kaybolan meslekler konulu yazı için şimdiden Kolombiyalı araştırmacı Mösyö Himenez ile görüşmelere başladım) bu hayvanların kimi öelliklerini asla bilemeyecektik.
Neye benzediğini sorarsanız ben hiç görmedim, resmini çiz deseniz çizemem ama kısa tüylü küçük kafalı, bir köpeğin gözünde ancak bir kedi büyüklüğünde fakat bir fareye göre neredeyse aynı kedi boyundadır. Bu hayvanın bir sinek kuşunun kanatlarından çok daha hızlı çarpan (ve aerodinamik olarak daha gelişmiş) çok sayıda kanadı vardır ve tabi ki bacakları ve solungaçları en az kanatları kadar güçlüdür ve zaman dışında bildiğimiz tüm boyutlarda hareket edebilir. Yine Madam Chang’ın son verdiği bilgiye göre kulaklarının arasında yeni yeni gelişmeye başlayan ve kimsenin daha önce buna benzer bir şey görmemesi sebebiyle anten olarak adlandırdığı ne idüğü belirsiz organ kısa bir süre içinde zamanda yolculuğa imkan verebilecek büyüklük ve hassasiyete ulaşacak. Fakat bunu Madam’ın yaşlılıkla birlikte artan sanrılarına yormak da mümkün olabilir.
Bu özellikleri dışında bu hayvanların niye bu kadar önemli olduğunu hala merak edenler varsa bundan sonrasını dikkatle okusunlar. Onlar hayata dair aradığınız tüm cevapların taşıyıcılarıdır. Onu gördüğünüz anda eğer aklınızda bir soru varsa birden bire bulursunuz cevabı. Madam Tsang ve Mösyö Hİmenez’in aklındaki soruyu tahmin etmek tabi ki çok kolay onlar bunun ne menen bir yaratık olabileceğini düşünüyorlardı ve bilim aşkları onların başka sorulara cevap aramasını engelledi ama sizde tanrının bu mükemmel yaratığını görmek isterseniz daha hızlı ve dikkatli bakmalısınız etrafınıza. Bazen sağa bakarken hızla solunuzdan geçebilir, yada başınızı sola çevirdiğiniz an solunuzdadır kimbilir. Bazen çimlere uzanıp gözlerinizi kapattığınızda belki tam başınızın üstündeki ağaçta biraz dinleniyordur ya da siz uçsuz bucaksız görünen bir denize dalmışken içinde onlarca balığın arasında yüzüyordur. Tanrının yaratıkları kusursuz değildir ama hepsi doğru bir örgütlenme içine girebilirlerse ona rakip bile olabilirler

13 Nisan 2008 Pazar

kelimeler kafi

muvaffakiyetsizleştiremedilerimizden misin?

Why don't you call me anymore?

Peki peki anladık en iyi şarkıyı yazamadın, en iyi filmi çekemedin hatta en güzel sen bile gülemezsin ama en güzel kızı sen sen kaptın bu yüzden en güzel sen ağlarsın

26 Mart 2008 Çarşamba

hadi hop joanna hadi hop

şu 29 yıllık hayatımın ilk 10 senesi dışında toplasanız 25-30 tane fotoğrafım vardır elimde. Bunların bir kısmının vesikalık olması onların değerini düşürür mü yoksa niceliğin yerlerde süründüğü bu durumda onları daha mı değerli kılar henüz bilmiyorum. Sevgilimle, ailemle, üniversite arkadaşlarımla birlikte olduğum veya asker olduğum dönemlere ait hiç bir görsel kayıt yok sahip olduğum. Bu arada başkalarının elindeki fotoğraflarımda da sürekli bir şaklabanlık halindeyim.
Bunu niye mi yazdım? Sanırım hala geleceğe dair umudum var.

24 Ocak 2008 Perşembe

Eski bir Police şarkısı var şimdi sırada

Dün uzun zamandır yaptığım gibi çizgi roman ve polisiye almak için sahaf gezerken çevremdeki insanlar (aslen hiç tanımadığım diğer müşteriler) film çekmek istediklerinden ya da kant'dan habermas'dan ve bilumum filozoflardan konuşuyorlardı. Deli gibi kıskandım, sinirlendim. Sonra kitapçıya yaklaşıp sessizce Walter Benjamin'in herhangi bir şeyi basıldı mı bu aralar diye sordum bir de çok gerekliymiş gibi açıkladım başka insanları kıskandığımı. bende muhabbet etmek istedim onlarla, anladığım kadarıyla tartışmak istedim beceremedim. Sonra Benjamin ile ilgili cogito'nun sonbahar sayısını alıp çıktım oradan. Sonra başka bir kitapçıdan bir Simenon polisiyesi aldım keyfim yerine geldi.

İnsan gündelik dertlerden kaçarken mi daha insandır yoksa evrensel dertlere kafa yorarken mi?