24 Mart 2011 Perşembe

Büyük şehirde, pazarlamacıların, telefonların, bankaların ve otomobillerin arasında yaşadığım zamanlarda yanımda kalem taşımayı sevmezdim hiç. şimdi ise varabilmek için çok şeyi geride bıraktığım bu ıssız olduğunu sandığım toprak parçasında, elimde mürekkebi bitmekte olan bu ucuz şey haricindeki en yakın kaleme bildiğim tüm uzunluk ve zaman ölçüleri kadar uzağım ve kelimelerimi münkün olduğunca dikkatli kullanmalıyım. Kalemin fazla dayanacağını sanmıyorum. Çevremle ilgili fazla detay veremeyeceğim bu yüzden.Burası hayal edebileceğiniz herhangi bir ıssız adadan çok da farklı değil. ve öykümü anlatmalıyım öncelikle. Yarım kalan bir öykü hiç yazılmamış bir öyküdür çünkü.

Gidecek uygun yeri bulmak için çalışmaya çok daha önce başlamıştım. Haritalar, kitaplar uydu görüntileri arasında günlerimi geçirdim. Bundan 92 gün önce ise,tek motorlu uçağıyla beni buraya bırakması için anlaştığım boksör burunlu, ve bembeyaz dişli pilotla buluşmadan önce anlaştığımız miktardan geri kalan tüm paramla aldığım sigaraları dağıtmış yeni hayatıma başlamaya hazırdım. Küçük sırt çantamda 3 kitap vardı sadece
Uçaktan inerken pilotun kalemini eklemiştim yanlarına, sevmemiştim adamı ve gerçek hırsızlık, mülkiyet değil miydi hem? Artık karşımdaki dağın ve 3 yanımı çevreleyen kumsalın tadını çıkarabilirdim

Beklediğim kadar zor olmamıştı hayatta kalmak. Evet, su ve yemek hala bir problem ama okyanusun sesine dalıp gökyüzüne seyrederken kalkmaya üşendiğim için olabilir bu. Yoksa çevrede adını bilmediğim yeterince meyve ağacı ve istediğimden çok balık var Düzenli bir hayat değil miydi hem benim kaçtığım? Yemek peşinde koşacaksam niye şehri terk etttim ki? Tek sorunum bu adanın müziğini paylaşacak birnin eksikliğiydi. Nerede olursan ol, dünya sadece başka insanlarla daha yaşanılır oluyordu.


Onu ilk fark ettiğimde buraya geleli 60 gün batımı görmüştüm ve güneş 61. kez dağın ve onun arkasında alçalıyordu. Bana doğru yaklaşan bir siluet vardı ve bırakın tehlikeli olup olmadığını anlamak insan olduğunu anlamak bile zamanımı aldı. Neyse ki zaman parayla alınabilen bir şey değil burada. Sonra fark ettim yaklaşanın bir kadın olduğunu. Gülümsediğini anlamam biraz daha vakit aldı

"Korkma" diye seslendi aksanlı ve biraz genizden gelen bir ses. Rahatlatıcıydı, Korkmadım "Adım.Deniz diye seslendi sonra. Benimkini sormadan cevap verdim kötü bir espriyle.

-şimdi dörtyanım deniz'le çevrili. Benim adım da Ada. memnun oldum