8 Kasım 2007 Perşembe

it's a wonderful life

daha doğduğum ve yaşadığım şehirde yeterince kimseyi tanımazken; hala hiç geçmediğim onlarca mahalle, yol, sokak varken; hiç selam vermediğim belki bir milyon insan, hiç yemeklerini tatmadığım yüzlerce aşçı, dinlemediğim bir çok iyi müzisyen, su içmediğim çeşmeler, keyfini süremediğim çay bahçeleri varken başka şehirler başka ülkeler görmek istemiyorum. hep kıskanıyorum gidenleri bunun farkındayım. büyük işler başaranlara karşı zaman zaman bastıramadığım bir kızgınlığım da var. küçük kalarak mutlu olunabilir ve belki böylesi daha kolaydır. george bailey mutluluğun farkında olmayan bir adamdı. ben henüz mutlu değilim ama inanmak istiyorum.

Hiç yorum yok: